Halk sağlığına ek olarak, sosyo-ekonomik riskin azaltılmasının anahtarı, doğru bir kriz yönetimi ve yönetişimidir. Kamu-özel sektör ve iş dünyası ile sivil toplum kuruluşlarının birlikte oluşturulacağı doğru ve etkili kriz bir kriz yönetiminin, virüsün ekonomik etkilerinin en aza indirilmesinde çok önemli bir çarpan etkisi yaratacağına inanıyoruz. TÜRKONFED olarak, bu süreçte hükümetimiz ve kamu kurumları ile ortak aksiyon almaya ve katkı vermeye hazırız” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada ayrıca, salgın dönemi boyunca iş dünyası tarafından alınması gereken öncelikli tedbirlere de yer verildi.
“Türkiye, 10 Mart tarihi itibariyle ilk COVID-19 vakasını doğruladı ve hemen ardından ek önleyici önlemleri duyurmaya başladı. Yapılan ilk analiz ve haberler ile alınan öncelikli önlemlerin pek çoğunun halk sağlığı konusunda olmasının ilk aşamada son derece normal olmasına karşın, salgından etkilenen ilk ülkelerden gözlendiği üzere, salgının yarattığı ciddi bir ekonomik etki de söz konusu. Bununla birlikte, yine salgından etkilenmiş diğer ülkelere bakıldığında, daha kesin ve etkili sosyo-ekonomik tedbirlerin 2 ila 4 hafta arasında değişen bir sürede alınmış olduğu görülüyor.
Türkiye’de faaliyet gösteren işletmelerin olumsuz etkilere karşı hazırlıklı olması ve bunları asgari düzeye indirmesinde dikkate alınacak kısa ve orta vadeli stratejilerin ivedilikle hayata geçirilmesi, kritik önem taşıyor. Bu noktada, hükümete olduğu kadar iş dünyası örgütlerine, tüm işletmelere ve iş dünyası liderlerine de önemli görevler düşüyor. Sosyo-ekonomik tedbirlerin alınması, hükümet ve iş dünyasının ortak hareket etmesi ve örnek uygulamaların paylaşılması, yaşanan krizin etkilerinin en aza indirilmesine yardımcı olacaktır.
Unutulmaması gerekir ki, SARS virüsünün patlak verdiği 2003 yılında 116 ülkede 127 binden fazla vaka görülmüş ve 4 binden fazla can kaybı yaşanmıştı. SARS’ın küresel ekonomiye maliyeti ise 50 milyar dolar olmuştu. Ekonomik etkiler ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte, 11 Mart 2020 itibariyle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ‘pandemi’ ilan edilen COVID-19’un yayılım gösterdiği Avrupa ülkelerinde, hükümet ve iş dünyasının ortak hareket ederek etkinin en aza indirilmesinde ortak bir akıl platformu oluşturdukları da gözlenmektedir. Virüsle sosyo-ekonomik mücadele için Dünya Bankası (12 milyar dolar), Avrupa Birliği (28 milyar dolar) ve Uluslararası Para Fonu -IMF (50 milyar dolar) ilk adım kaynaklarını açıkladı.
Bu kaynakların doğru kullanılması açısından, yeni bir iş modeli ve yönetişim biçiminin uygulanması büyük önem taşıyor. Bu yeni iş modelinin Türkiye gerçeklerine uyumlu olmakla birlikte, küresel gelişmelerden de kopuk olmaması gerekiyor.
Sosyo-ekonomik riskin en aza indirilmesinin anahtarı doğru bir kriz yönetimi ve yönetişimidir. Kamu-özel sektör ve iş dünyası ile sivil toplum kuruluşlarının birlikte oluşturulacağı doğru ve etkili kriz bir kriz yönetiminin, virüsün ekonomik etkilerinin en aza indirilmesinde çok önemli bir çarpan etkisi yaratacağına inanıyoruz.
Bu noktada, salgın dönemi boyunca iş dünyası tarafından alınması gereken öncelikli tedbirler, özel sektörün riskin azaltılmasındaki katkısını da artıracaktır. Bu önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Küresel sorunların bu yoğunlukta arttığı dönemlerde kapsayıcı ve katılımcı yönetişim süreçleri risklerin azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Küresel düşünürken, yerel / yöresel davranış ve iş ağlarının geliştirilmesi de özel sektörün dayanıklılığını artıracaktır. Bağımsız ve gönüllük esaslı ülkemizin en yaygın üye yapısına sahip iş dünyası temsil örgütü olarak, bu süreçte hükümetimiz ve kamu kurumları ile ortak aksiyon almaya ve katkı vermeye hazırız.”
Hibya Haber Ajansı